2 Haziran 2020 Salı

DÜNYA PAZARINDA YENİ TÜRKİYE














MERHABALAR,
 Bugünkü yazımızda Türkiye nasıl bir politika izlerse 2020 carisini artı olarak kapatır onu ele alalım.
 Uzun zamandır eminim ki birçoğumuz ekonomiyi uzaktan ya da yakından takip ediyoruz. Herkesin aklındaki soru işareti Türkiye pandemi sürecini nasıl atlatacak?
 Dünya üzerinde Çin ihracatta en önde gelen ülkelerden biri hatta ABD’den sonra Çin geliyor . ucuz işçilik çok fazla olduğu için mallarını ucuza üretip satabiliyor. Lakin son dönemlerde çıkan corona virüsü nedeniyle Çin mallarına olan güven epey azaldı. Öyle ki birçok ülke Çin’den mal ihraç etmekte epey tereddüt yaşamaya başladı. Aslında bu bizim ülkemiz için çok büyük bir avantaj diyebiliriz. Çünkü Çin’in ihraç ettiği birçok ürünü biz de üretip ihraç ediyoruz ve bu süreci iyi değerlendirirsek dış açığımızı bir nebze olsun kapatabiliriz.
Öncelikle ihraç ettiğimiz ürünleri sıralayalım ;                 

·         Krom,
·         Bor,
·         Cıva,
·         Manganez,
·         Bakır,
·         Pamuk,
·         Tütün,
·         Sanayi bitkileri,
·         İncir,
·         Üzüm,
·         Zeytin,
·         Buğday,
·         Sebze ve meyve,
·         Canlı hayvan,
·         Su ürünleri,
·         Tekstil ürünleri,
·         Unlu mamüller,
·         Bitkisel ve hayvansal yağlar,
·         Kimyasal maddeler,
·         Ev eşyaları,
·         Lastik,
·         Çimento.

Dikkat ederseniz baya ihraç ürünlerimiz var ama maalesef ki dış açığımızı kapatacak kadar ihraç yapamıyoruz. Şimdi Avrupa Pazar yönünü Türkiye’ye çevirmiş durumda, hazır Çin gibi güçlü bir ülkenin mallarına olan güven bu denli azalmışken Türkiye de bu denli karamsar bir dönemden geçerken bunu fırsata çevirmenin tam zamanı. Zaten mallarımızın bir çoğunu ham bir şekilde ihraç ediyoruz. Yani büyük bir maliyeti olmuyor bize ve ham olduğu için alıcısı da hazır, burada yapılması gereken işçiliği bu sektöre yöneltmek hem böylelikle işsizliğinde önüne geçilmiş olunacak.

 Bir dönem şöyle bir söylenti vardı Türkiye tarım ülkesi olduğu sürece ilerleyemeyecek! bugün baktığımızda o kadar yanlış bir düşünce ki çünkü şu döneme baktığımızda insanların en çok gıda ya harcama yaptığını görüyoruz. Yani bunu söyleyen bizim ülkemizin ya kötülüğünü istemiştir ya da cahildir. Gelişmiş ülkeler en çok gıda ve din üzerinden ticaret yapar. Bu ilk başta kulağa tuhaf gelebilir ama bu bir gerçek. Zaten gelişen ülkeler hep elli yıl sonrasını düşünmüyorlar mı? Bakın salgında herkes evlerini kapandı ve harcamaların çoğu gıdaya yapıldı. İnsan lüksten vazgeçebilir ama beslenmekten vazgeçmez. Kim bilir belki gelecekte su ve gıda savaşları bile çıkabilir yani elinde en fazla gıda yı bulunduran en engin ülke konumuna gelecek son bir yıl içinde o kadar şey yaşadık ki söylediklerim çok ta itopik görünmüyor ama bana kalırsa gelecek elli yıl içinde bu söylediklerim yaşanır. Hatta size bir sayfadan bir alıntı yazımın altına koymak isterim

Dünyanın en korunaklı bankasıTohum Bankası Norveç'te dünya ekolojisinde büyük bir yıkım yaşanması durumuna karşı 3 milyon çeşit tohum için Tohum Bankası bulunuyor. Banka, nükleer saldırı ve tsunami tehlikelerine karşı korunaklı bir kaya içerisinde bulunuyor.

Göründüğü üzere adamlar tohum bankası kurmuş bu da gösteriyor ki gıda gelecekte en büyük silah haline gelecek .
 Biz hala tarımcılık gericiliktir sloganları atalım. Bakın şunun da bir bizim ülkemizde kullanılan bir çok gıda ürünü yabancı devletlere satıldı. Bunun da örneklerini paylaşayım sizinle
Türkiye’nin en büyük fındık ihracatçısısı ve piyasanın en büyük firması Oltan Gıda, Nutella’nın üreticisi olan İtalyan Ferrero’ya satıldı..
Türkiye’nin en büyük süt ürünleri firmalarından 49 yıllık Yörsan, Dubaili Abraaj Capital’e satıldı.
Dört nesil önce Sakarya’da kurulan Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında 120’inci sırada yer alan Namet Gıda’ya Amerikalı firma satın aldı. 
Banvit brezilya ya satıldı
Kuruyemişçi peyman’ı Brıdgepoint aldı.
Sırma su danone ye satıldı.
Gerçekten tarım gericilikse neden gelişmiş ülkeler bu denli gıda ya yatırım yapıyor. Bunu bir düşünelim. Zaten elimizdekinin çoğunu sattık. Ama hala üretin yapacak topraklarımız ve bir çok gıda mamüllerimiz var yani geçmişe takılıp kalmanın kimseye faydası olmaz. Önemli olan
Elimizdekiyle en iyisini başarmaktır. Ve bir daha söylüyorum kesinlikle tarımı geri kazanmalıyız.
 Gelelim diğer ürünlere tabi ki de hadi 100 yıl öncesine gidelim teknoloji ve sanayiden uzaklaşalım demiyorum . neticede bizde sanayide, teknolojide ve tarımda çalışacak yeterli nüfus  var.
Yer altı kaynaklarımızı da diğer sektörler gibi işleyerek pazarlamanın zamanı geldi de geçiyor bile. Tekstil ve inşaat sektörüne de göz atacak olursak yine mevcut durumda en iyisi onlar duruyor en azından kötü değil ama neden daha iyi olmasın ki.
 Taşları doğru yere oturtup işçiyi de doğru yöne yöneltirsek kesinlikle doğru bir politika izleyip kalkınırız. Ayrıca uzun dönemli bir politika izlenip ham olan mallarımızı işleyerek pazara sürersek hem ithal ettiğimiz malları azaltırız hem de kendimize yeni Pazar alanı buluruz . bakın mesela şu anda ABD ve Çin’in arası baya kötü ABD sürekli  Çin e sürekli ambargo uyguluyor ayrıca yüksek vergiler koyarak Çin’in mallarının da kendi ülkesinde satışını engellemeye çalışıyor. Yani biz burada hem ABD  ye hem de Çin e işlenmiş mal ihraç edebiliriz. Artık gelişmekte olan ülke konumundan çıkıp gelişmiş ülkeler arasında olmamız için büyük bir avantaj kapısı açıldı. Umarım bunu değerlendiren ülke oluruz.
HOŞÇAKALIN VE SAĞLICAKLA KALIN…

29 Mayıs 2020 Cuma

TÜRKİYE YİRMİ YIL ÖNCESİNE Mİ DÖNÜYOR ?





MERHABALAR,
Şimdi piyasaların durgunluğuna bakacak olursak gelecek için hiç de iç açıcı bir tablo gözükmüyor. Peki ama bunun tek sebep i kovid-19 salgını mı?
  Tabi ki de hayır bunun asıl sebebi bizim ekonomimizin sağlam temeller üzerine kurulmamış olmasıdır ve en nihayetinde bizim herhangi bi dalgada ekonomide savrulmamızı hızlı bir hale getiriyor. Yani ekonomik dalgalanmalar her ülkede yaşanır tabi ki de ama bizim bu denli olacak dalgalanmalara karşı bu kadar tedbirsiz davranmamız ekonominin daha da derin yaralar almasını sağlar. Mesela en basitinden özelleştirmeleri örnek verebiliriz. Bize ciddi gelir getiren bir çok kaynağımızı ya özelleştirdik yada yabancı devletlere sattık, ki yabancı devletlere satmak en kötüsü ve bizi geri dönüşü olmayan bir yola sürükledi. Mesela son günlerde kendi paramıza hiç güvenimiz kalmadı bu yüzden herkes dövize, altına, gayrimenkule yönelmiş durumda buda hem hane halkını hem de yerli üreticiyi en kötü şekilde etkiler. Devlet sözde bunu bi nebze olsun dengelemek için döviz alım satımlarına ek vergi getirdi yani devlet ben size döviz alıp satmayın demiyorum ama bunu yaparsanız vergisini de ödersiniz diyor. Peki devletin burada ki amacı ek gelir sağlamak mı yoksa piyasaları dengelemek mi? Bana sorarsanız ikisi de var, yaptığı bir çok insan için doğru gelmese de aslında yanlış bir şey de yok. Ne de olsa ortada bir zorlama yok hatta bir yerde mantıklı, devlet  bi nebze olsun TL yi korunmaya çalışılıyor ama yeterli mi tabi ki de değil.
 Medya ya bakılınca yandaş medyanın sürekli her şey yolundaymış gibi haber yapması günü kurtarsa da uzun dönemde insanları doğru bilgilerden yoksun bırakmak girilecek olan zor durumları daha derine götürmekten başka bir şey yapmaz. Ekonomide şeffaf olmak kısa sürede tedirginliğe yol açsa da uzun dönemde insanların daha doğru önlem almasını sağlar. Peki bu süreç böyle gider mi ya da ne zamana kadar böyle gider? Gerçekten alınan önlemler var mı ? bunlar hepsi soru işareti kafalarımızda, ki bana sorarsanız bu sürecin böyle gitmesi insanlar için dayanılmaz bi duruma gelecektir. Bu da erken seçimi tetikleyecektir zaten bir ülkenin nabzı ekonomi de atar. Bu ara yavaştan erken seçim söylemleri başlamış durumda ama ne olur tam olarak bilemem onu bekleyip göreceğiz çünkü erken seçim ne hükümet için ne de halk için ekonomik yıpranmadan başka bir şey değil. Ama yine de belirtmek isterim devletin ciddi politikaları olmaması durumunda erken seçimi halk isteyecektir ve erken seçim olması durumunda tabi ki de mevcut hükümeti değiştirmek isteyecektir. Bu da hükümetin işine gelmez haliyle bu sefer elini taşın altına koyacaktır ya da pandemi sürecini uzatıp olayları lehine de çevirebililir bu da bir seçenek tabiki.
 O zaman baktığımızda önümüzde üç seçenek var diyebiliriz.
1.       Erken seçim
2.       Yeni ekonomik politikalar
3.       Pandemi sürecinin maxsimum süreçde uzatılması

 Eğer mantık çerçevesinde düşünecek olursak 2. Seçenek en doğrusu olacaktır. Sağlıklı  bi ekonomik politika izlemek herkes için maddi, manevi daha sağlıklı olacağından yanayım. Zira bunun olmaması durumunda 1. ve 3. seçenekler devreye girer bunlarda bizi yıpratabilir.
 Gelin bunu değerlendirmesini yapalım isterseniz örneğin 1. Seçenekten başlayalım: diyelim ki erken seçim oldu. Böyle bir durumda ki en iyi ihtimalle söylüyorum pandemi sürecinden yeni çıkmış olacağız ve zaten herkes maddi olarak sıkıntıda olacak bide devletin kendi kaynağını seçimlere harcayacağını düşünecek olursak o süreçte iyice ekonomik olarak batarız. Zaten erken seçim olması hükümetin ya değişeceği ya da koalisyona gideceği anlamına gelir. Peki gerçekten muhalefette şu anda ülkeyi ileriye taşıyabilecek bi lider var mıdır? Ben kesinlikle görmüyorum ha şöyle bir durum var tabi ki. Bir dönem çok konuşulan Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül bu iki ismin piyasaya çıkması tüm dengeleri elbette değiştirebilir bunun birinci sebebi sağcı kesime yakın olmaları ikinci sebep ise bi dönem biri başbakanlık diğeri ise cumhurbaşkanlığı yapmış olması büyük avantaj sağlayacaktır. Ama bu kişiler gelecek ise de kesinlikle yeni bi parti kurmaları ilk koşul ve bence geçmişe takılıp kalınmamalı hem onlar için hem de bizim için geçerli yanı artık lafta siyasete değil herkes icraat isteyecektir bide şöyle bi sorun olacak mevcut hükümet üstlerine gidecek ki şu da çok yanlış bu insanlara nankör vs benzetmelerin de bulunulması hiç de doğru değil neticede bir şeyler oldu ve mevcut siyaset ile yollarını ayırdılar bu da bir daha asla siyasete atılmayacakları anlamına elbette ki gelmez. Ki bir çok kişi Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ı tekrar siyaset meydanlarında görmek isteyecektir. Su anda ismini duyduğun tek kişi Ahmet Davutoğlu ve tek başına gelmesi durumunda başka bi partide aday gösterilmesi istenilen tabloyu vermeyebilir. Bundan dolayı bu dönemde sağlam adımlar atılmayacak ise hiç riske girmeye gerek yok bu mevcut durumu daha da zora sokmaktan başka bir şey olmaz .
Gelelim 3. Seçeneğe yani pandemi sürecinin uzatılmasına işte bu tam bir hüsran olur zaten piyasalar kötü mevcut üretimlerimiz durmuş durumda ve sürecin uzaması büyük iflasların doğmasına sebebiyet verebilir buda bizi ekonomik olarak 20 yıl öncesine atar benden söylemesi.
SAYGILARIMLA …


26 Mayıs 2020 Salı

KOVİD-19 SÜRECİNDE EKONOMİ NEREYE GİDİYOR






  Merhabalar ,
  Bu günkü yazımız ekonomi nereye gidiyor ?
  Uzun zamandır herkesin aklındaki soru işaretlerinden biri de ekonomi kovid-19 süresinde nereye gidiyor ve bu süreçte neler yapılmalı, nasıl bir yol izlenmeli ?
  Tabiki bu süreci tam ve doğru analiz etmek zor çünkü dünya çapında uğraşılan bir hastalık ve maalesef ki bununla ilgili tam bir tedavi bulunmuş değildir . Ama hem birey hem de toplum olarak bu süreçte çok fazla görev düşüyor üzerimize. En basitinden başlamak gerekirse bu salgının bitmesi için herkesin özverili ve düşünceli davranması yapılan uyarıları dikkate alması gerekir. Salgın bitmeden ekonomiyi düzeltmek pek mümkün gözükmüyor maalesef.
  Şimdi salgın sürecinde nasıl bir seyir izlenebilir ona gelelim . Herkesin az çok altın ve dolar fiyatlarından haberi vardır olmayanlara kısa bir özet geçip konumuza dönelim.
2019 nisan altın fiyatları                                  
Gr=230tl    Çeyrek=376  tl                                
2019 aralık ayı altın fiyatları                           
Gr=287tl    Çeyrek=469tl
Dolar kur 1 Dolar  =5,95tl  
2020 mayıs ayı altın fiyatları
Gr=371tl      Çeyrek=611tl
Dolar kur 1 Dolar =6,73
Evet tabloda da gördüğünüz gibi altın fiyatları gecen seneye oranla neredeyse iki katına yükselmiş durumda. Dolar neredeyse 7,00 ye dayanmış. Gıda sektörü , tekstil sektörü, kozmetik sektörü… Ve bunun gibi sayabileceğim bir çok  sektör fiyatlarında ciddi anlamda yükseliş göstermektedir. Peki bu durum nereye kadar böyle gidecek ? gündemde erken seçim konuşmaları da ufaktan boy göstermeye başladı . yani şimdi halk bunun faturasını hükümete kesmeye mi hazırlanıyor ya da şöyle diyelim hükümet bu süreci doğru yönetemedi mi ? Şimdi  gelişmiş ülkelerin  ekonomisine de bakacak olursak onlarda da ekonomik durumlar çok da iç açıcı sayılmaz. Almanya, İngiltere, İtalya, ABD’de durumlar bizden daha iç açıcı sayılmaz. Ama ekonomik açıdan bakarsak sağlam bir ekonomiye sahip oldukları için salgının bitmesi durumunda bizden daha hızlı toparlanacakları kesindir .Salgın sürecinden bahsedecek olursak zaten bu konuda doğru dürüst önlem alan ya da doğru politika izleyen bir ülke görmek maalesef ki pek mümkün sayılmaz. Ondan sadece şu süreç için değerlendirecek olursak kendi devletine yüklenmek biraz adaletsizlik gibi olur. Ama buna önceci süreci dahil etmiyorum bu tamamen kişinin bileceği bir durumdur bunu da belirtmek istedim.
Şimdi süreci genelden özele indirgeyelim birazda. Bu süreçte en önemlisi parayı doğru yönetmek ve hala sürecin ne kadar uzayacağını kestiremediğimiz için harcamalara ciddi anlamda dikkat edilmeli, zira bu sürecin beklenenden uzun sürmesi durumunda işsizlik durumları, iflaslar art arda gelebilir bu da parayı daha değerli hale getirecektir. Çünkü gelir olmadığı için mevcut kaynaklar kullanılmaya başlanır bu da kaynakları daha değerli hale getirecektir. Ama şöyle de bir durum söz konusu para dolar karsısında ileriki zamanlarda hızlıca erimesini engellemek için parayı doğru değerlendirmek gerekecektir. Örneğin parayı altın, dolar  yada gerçekten hisse senetlerinden vs anlayanlar için ileride kar getirecek hisse senetlerine yatırmak büyük avantaj sağlayabilir.
  Şunu da unutmayalım altın ya da dolar sürekli artacak ya da ileriki dönemlerde düşecek diye bir düşünceye kapılmak doğru değil hele ki ciddi para yatırımcıları için süreç çok önemli onların sürekli piyasayı , hastalık sürecini takip etmesi gerekir. Çünkü altın da dolar da sürekli aşağı yukarı seyir gösterebiliyorlar ve ekonomide belirsizlik yatırımcılar için en korkunç durumlardan biridir.
  Bireyin yanında bide devlete düşen görevler var tabikide. Bu süreçte yatırımcılarını korumak ve iflasların önün geçecek önlemler alınabilir. Vergilerde ciddi esneklikler getirilebilir . yani herkesin taşın altına elini koyması gereken bir dönemden geçiyoruz.
 SAĞLICAKLA KALIN …










12 Nisan 2020 Pazar

SUÇ KİMDE S.SOYLU DA MI HALKTA MI

Hadi gelin şu 10 nisan sokağa çıkma yasağını ele alalım .
Cuma akşamı saat 22.00 civarında sokağa çıkma yasağı ilan edildi herkes bi panik bir panik sanki açlık savaşları başlıyor o gece erzak alamayan aç kalacakmış gibi bir tablo izledik. 
İnsanlar marketlere fırınlara hücum etti , tamam bi yasak var denildi ama acaba haberin sonununu bekleyen oldumu o sokağa çıkanların beklediğini hic sanmıyorum . Peki ama niye bu yasak ilan edildi şu virüs bulaşmasın insanlar iki gün birbiriyle temas etmesin diye değil miydi ama hedeflenenin dışında gerçekleşti herşey çünkü halkın bu kadar cabuk galeyana geleceğini hükümet hesaplayamadı. 
      Aslında burda akla ilk gelen suç kim de şimdi halkta mi yoksa hükümette mi ?
Bana sorarsanız iki taraftada suç var çünkü hükümet böyle bir süreçte herşeyi planlayarak hareket etmek zorundaydı . Amacı madem halkı korumak o zaman en baştan açıklamasının saatini ayarlayacaktı ve fırınların ve acil yerlerin açık olacağını hemen söylemeliydi. Gelelim halkımıza halkta hata yok mu tabiki de var zaten televizyondan izledikçe şok yaşıyorum bi insan nasıl coca cola ve luppo için dışarı çıkar aklım almıyor evde seni iki gün idare edecek erzak gerçekten yok muydu ! Zaten herkesin evinde su anda kesinlikle onu bir ya da iki hafta götürecek kadar erdağı illaki var. Bu rezilliğe ne gerek vardı şimdi hemde böylesi önemli ve kritik bir dönemde ayrıca sabırsız olduğumuz ne kadar da belli kimse açıklamanın bitmesini bile bekleyemedi ondan fırınların önü gece gece doldu oysaki fırınlar zaten açık olacaktı.
 Yani bu faturayı bir kişeye kesmek doğru mu orası tartışılır bence ...


BU BİZE UYARİ Mİ CEZA Mİ

    Neden bu virüs neden bu dönem ve neden bu kadar uzun sürdü hemde teknolojinin bu kadar ileri olduğu bir dönemde ! neden neden neden bir sürü soru işaretleri...
   Şimdi yakın tarihe bir göz atalım. yakın tarihte neler yaşadık? Kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, çocuk cesetleri, zina, ahlaksızlığın boy gösterdiği diziler ve aile ahlaklarını bozan programlar bir de şu tiktok saçmalığı.
    Hepimiz başımızı telefonlara gömdük gerçekleri sanala taşıdık, olaylara karşı tepkimiz klavye delikanlılığından ileri gitmedi. Aç kalan çocuğun sizi Allah'a şikayet edeceğim dediği bir çağ 
   Ve yıl 2020 felaketler art arda sıralayalım bakalım
   

*Elazığ'ın Sivrice ilçesi olan ve çevre illeri de etkileyen 6.5 büyüklüğünde bir depremde resmi rakamlara göre 39 vatandaşımızı kaybettik.

*6 milyondan fazla hektar alanın yandığı, milyonlarca hayvanın yaşamını yitirdiği Avustralya'daki yangınların ardından bölge sel felaketi, kum fırtınası ve ceviz büyüklüğünde doluyla karşılaşması. 

*Brezilya'nın güneydoğusunda bulunan Minas Gerais eyaletinde başlayan şiddetli yağışlar sonrası meydana gelen sel ve toprak kaymalarında ölü sayısı 53  

*Çin'in Wuhan kentinde tanımlanamayan virüs  Bulaştığı kişilerde akciğer rahatsızlıklarına yol açan ve dünyanın bir çok yerine sıçrayan bu virüs  sebebiyle çok sayıda insan hayatını kaybetti.ve malesef bu virüse karşı bir ilaç ya da aşı tam olarak bulunmuş değil çalışmalar devam etmekte hala

Biz henüz 2020'nin başındayız ve ilerideki zamanlarda neler olacağını bilemiyoruz tabi ki ama insan oğlu kendini düzeltmez ise felaketler daha da artacak gibi geliyor 
belki de bunlar sadece uyarı niteliğinde bana öyle geliyor ki bizler kendimize çeki düzen vermesek gelecek hiç de parlak görünmüyor!
  Daha fazla ne olabilir derseniz mesela susuzluk olabilir, hayvanlar ölümcül hastalıklar taşıyabilir denizler taşabilir ... biraz felaket tellalı gibi oldu ama olmayacağının garantisini veremezsiniz bu arada her fırsatta siyasetçilere atanlara bir dip not düşelim
Nasıl yaşıyorsanız öyle yönetilirsiniz . Adaleti sadece kendi için isteyenler adaletten bahsetmesin artık . Gerçekten içimizde adalet duygusu ve merhamet olsaydı belki de bugün bu felaketlerde uğraşıyor olmazdık 
Bir an önce herşeyin düzelmesi dileğiyle 
   İyi hafta sonları 











DÜNYA PAZARINDA YENİ TÜRKİYE

MERHABALAR,  Bugünkü yazımızda Türkiye nasıl bir politika izlerse 2020 carisini artı olarak kapatır onu ele a...